Hande

Ana Sayfa
İletişim
Ziyaretçi defteri
Link listesi
Anket
İstatistik
Matematik Konuları
Eğlence
Yazılar , Makaleler , Şiirler
=> Ünlü Şarkıcılarımız
=> Nickler
=> Şiirler ve hikayeler
=> Dünya Bizim Ellerimizde
=> Bunları biliyor muydunuz??? (__Süper__)
Chat
Oyunlar
Online Tv
Radyo
Rüya Tabirleri
Gazeteler
İlahiler
Kuran-ı Kerim Dinle
İller Arası Mesafe
Hande
HANDE

Website counter ONLiNE

GOOGLE

Arkadaş (Hikaye)

Savaşın en kanlı  

günlerinden biri. Asker, 

en iyi arkadaşının az 

ileride kanlar içinde yere 

düştüğünü gördü.

İnsanın başını bir saniye 

bile siperin üzerinde 

tutamayacağı ateş 

yağmuru

altındaydılar. Asker 

teğmene koştu ve:

- Teğmenim. Fırlayıp

arkadaşımı alıp gelebilir 

miyim?..

Delirdin mi? der gibi 

baktı teğmen...

- Gitmeye değer mi?. 

Arkadaşın delik deşik 

olmuş. Büyük olasılıkla

ölmüştür bile.. Kendi 

hayatini da tehlikeye 

atma sakın..


Asker ısrar etti ve 

teğmen "Peki " dedi.. 

"Git 

o zaman.."

İnanılması güç bir 

mucize. Asker o korkunç 

ateş yağmuru altında 

arkadaşına ulaştı. Onu 

sırtına aldı ve koşa koşa

döndü. Birlikte siperin 

içine yuvarlandılar. 

Teğmen, kanlar içindeki 

askeri muayene etti.. 

Sonra onu sipere taşınan 

arkadaşına döndü:

- Sana değmez, hayatini 

tehlikeye atmana 

değmez,demiştim. Bu 

zaten ölmüş..

- Değdi teğmenim. dedi 

asker..

- Nasıl değdi? dedi 

teğmen. Bu adam ölmüş 

görmüyor musun?..

- Gene de değdi 

komutanım. Çünkü yanına

ulaştığımda henüz sağdı..

Onun son sözlerini 

duymak, dünyaya bedeldi 

benim icin..

Ve arkadaşının son 

sözlerini hıçkırarak 

tekrarladı:

- Jim!.. Geleceğini 

biliyordum!.. demişti 

arkadaşı... Geleceğini 

biliyordum..


Yolumuzdaki Engeller.. 

(Hikaye)

Eski zamanlarda bir kral, 

saraya gelen yolun 

üzerine 

kocaman bir kaya 

koydurmuş, kendisi de 

pencereye oturmuştu. 

Bakalım neler olacak?. 

Ülkenin en zengin 

tüccarları, en güçlü 

kervancıları, 

saray görevlileri birer 

birer geldiler, sabahtan 

öğlene 

kadar. Hepsi kayanın 

etrafından dolaşıp 

saraya 

girdiler. 

Pek çoğu kralı yüksek 

sesle eleştirdi. 

Halkından 

bu kadar 

vergi alıyor, ama yolları 

temiz tutamıyordu. 

Sonunda bir 

köylü çıkageldi. Saraya 

meyve ve sebze 

getiriyordu.

Sırtındaki küfeyi yere 

indirdi, iki eli ile kayaya 

sarıldı 

ve ıkına sıkına itmeye 

başladı. Sonunda kan ter 

içinde kaldı 

ama, kayayı da yolun 

kenarına çekti. Tam 

küfesini yeniden 

sırtına almak üzereydi 

ki, 

kayanın eski yerinde bir 

kesenin 

durduğunu gördü. Açtı. 

Kese altın doluydu. Bir 

de 

kralın notu 

vardı içinde. 



"Bu altınlar kayayı yoldan 

çeken kişiye aittir" 

diyordu kral. 


Köylü, bugün dahi pek 

çoğumuzun farkında 

olmadığı bir ders almıştı. 


"Her engel, yaşam 

koşullarınızı daha 

iyileştirecek bir 

fırsattır."

Osman Efendi (Hikaye)



Osman Efendi bir sabah 

müthiş bir baş ağrısıyla 

uyanır.

İlaç alır, geçmez. Bir iki 

gün bekler, ağrı devam 

eder.

Doktor çağrılır. Doktor 

muayene eder, ağrı 

kesiciler verir, 

gider. Lakin Osman 

Efendinin baş ağrısı 

artarak sürer.

Üstüne üstlük baş ağrısı 

yanı sıra gözleri de 

yaşarmaya baslar.

Başka doktorlar 

çağrılır... 

Osman Efendi Uşak'ın 

ileri 

gelenlerindendir, ağrıyı 

kesene servet vaat eder.

Doktorların hiçbiri ağrıyı 

durduramadığı gibi 

sebebini de 

bulamaz. Ev halkı 

birbirine karışır, baş 

ağrısından geceleri 

uyuyamayan Osman 

Efendiyi İstanbul'a 

götürmeye karar 

verirler. 

İstanbul'da en iyi 

doktorlar seferber olur. 

Röntgenler, beyin 

tomografileri çekilir, 

testler yapılır... 

Görünüşe 

bakılırsa 

Osman Efendi turp 

gibidir. Oysa dayanması 

gittikçe zorlaşan 

baş ağrısı ve gözyaşları 

hayatı çekilmez hale 

getirmiştir.

Ağrı kesici iğnelerle zor 

ayakta duran Osman 

Efendi bu defa da 


apar topar yurtdışına 

götürülür. O devirde 

Amerika değil İsviçre 

moda, Zurih'e gidilir. 

Haftalarca hastanede 

kalınır, onlarca 

profesör konsültasyon 

yapar, testler 

tekrarlanır.

Sonuç:

Osman Efendiye teşhis 

konulamaz. Artık 

yerinden kalkamayan 

Osman


Efendiye ağrı kesici 

iğneler verilir, ülkesine 

dönüp "dinlenmesi", daha 

doğrusu son günlerini -

evinde- 

geçirmesi tavsiye edilir. 

Osman Efendi bitkin, 

aile 

perişan. "Kader" 

denilir, Uşak'a dönülür. 

Osman Efendi yayla 

evinde bir odaya yatırılır 


ve ağrı kesici iğnelerle 

ölümü beklemeye başlar. 

Bir gün, hastanın keyfi 

gelsin diye, Osman 

Efendinin eski berberi

Berber Mehmet çağrılır. 

Berber yataktan 

kalkamayan Osman 

Efendiyi tıraş 

ederken, adamcağız 

derdini anlatır ve ölümü 

beklediğini söyler. 

Berber Mehmet bir an 

düşünür. "Beyim?" der, 

"Sakın sizin burnunuzda 

kıl


dönmüş olmasın" Bir 

bakar, "Hah işte der. 

"Kıl 

dönmüş." Osman 

Efendinin 

şaşkın bakışlarına 

aldırmaksızın 

çantasından 

cımbızı kaptığı gibi kılı 

çeker. Ev halkı Osman 

Efendinin köyü ayağa 

kaldıran çığlığıyla odaya 

koşar. Berber Mehmet, 

Osman Efendinin elinden 

zor alınır ve cımbızın 

ucunda tuttuğu yirmi 

santimlik kılla kapı dışarı 

edilir.

Osman Efendinin 

kanayan 

burnuna pansumanlar 

yapılır, kolonyalar

koklatılır ve yaşlı adam 

tekrar yatağına yatırılır. 

Ertesi sabah Osman 

Efendi aylardır ilk defa 

rahat bir uykudan 

uyanır. 

Gözlerinin yaşarması 

geçmiştir. Baş ağrısından 

ise eser kalmamıştır. 

Dönen kılın sinire yürüyüp
gittikçe uzayarak 

dayanılmaz ıstıraplara 

yol 

açtığını doktorlar ancak o
zaman keşfeder. 

Çözümün bu kadar basit 

olabileceği kimsenin 

aklına 

gelmemiştir. Sapasağlam 

ayağa kalkan Osman 

Efendi, Berber 

Mehmet'i 

çağırtır 

ve ona bir servet 

bağışlar.



BU YAZIDAN 

ÇIKARTILACAK 

SONUÇLAR :



1. Vergiden turizme, 

sosyal güvenlikten adalet 

reformuna kadar Berber

Mehmet efendilerin 

fikirleri var, dinlemek 

gerek.


2. Bazen büyük 

sorunların 

çok basit çözümleri olur.



3. Burnundan kıl 

aldırtmayanların başı çok 

ağrıyabilir.


Bugün 1 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!
Nur

clock.99k.org web gratis